فَلَنَأْتِيَنَّكَ بِسِحْرٍ مِّثْلِهِ فَاجْعَلْ بَيْنَنَا وَبَيْنَكَ مَوْعِدًا لَّا نُخْلِفُهُ نَحْنُ وَلَا أَنتَ مَكَانًا سُوًى
fe
artık, böylece, öyleyse
le ne'tiyenne-ke bi
mutlaka sana getireceğiz
sıhrin
bir sihir
misli-hî
onun gibi
fec'al (fe ic'al)
bundan sonra yap, tayin et
beyne-nâ ve beyne-ke
bizimle senin aranda (seninle bizim aramızda)
mev'ıden
buluşma zamanı
lâ nuhlifu-hu
onda ihtilâf etmeyelim
nahnu
biz
ve lâ ente
ve sen yapma
mekânen
mekân, yer
suven
şartların eşit olduğu bir yer, uygun bir yer