أَوَلَمْ يَهْدِ لَهُمْ كَمْ أَهْلَكْنَا مِن قَبْلِهِم مِّنَ الْقُرُونِ يَمْشُونَ فِي مَسَاكِنِهِمْ إِنَّ فِي ذَلِكَ لَآيَاتٍ أَفَلَا يَسْمَعُونَ
e
mı
ve lem yehdi
ve hidayete erdirmedi
lehum
onları
kem
kaç, nice
ehleknâ
helâk ettik
min kabli-him
onlardan önce
min el kurûni
nesillerden
yemşûne
yürürler, dolaşırlar
fî
içinde
mesâkini-him
onların meskenleri, meskûn oldukları yerler, yurtlar
inne
muhakkak
fî
içinde
zâlike
işte bu, bu
le
elbette
âyâtin
âyetler
e
mı
fe
artık, bundan sonra, hâlâ
lâ yesmeûne
işitmiyorlar, işitmeyecekler