وَلَا يَأْتَلِ أُوْلُوا الْفَضْلِ مِنكُمْ وَالسَّعَةِ أَن يُؤْتُوا أُوْلِي الْقُرْبَى وَالْمَسَاكِينَ وَالْمُهَاجِرِينَ فِي سَبِيلِ اللَّهِ وَلْيَعْفُوا وَلْيَصْفَحُوا أَلَا تُحِبُّونَ أَن يَغْفِرَ اللَّهُ لَكُمْ وَاللَّهُ غَفُورٌ رَّحِيمٌ
ve lâ ye'teli
ve kusur etmesin, yemin etmesin
ulu el fadlı
fazilet sahipleri
min-kum
sizden, içinizden
ve es seati
ve varlıklı
en yu'tû
vermeleri
uli el kurbâ
yakınlık sahipleri, akrabalar, yakınlar
ve el mesâkîne
ve miskinler, yoksullar
ve el muhâcirîne
ve muhacirler, hicret edenler
fî sebîlillâhi (sebîli allâhi)
Allah'ın yolunda
vel ya'fû (ve li ya'fû)
ve affetsinler
vel yasfehû (ve li yasfehû)
ve vazgeçsinler, hoş görsünler
e lâ tuhıbbûne
sevmez misiniz
en yagfirallâhu (yagfire allâhu)
Allah'ın mağfiret etmesini
lekum
sizin için, size, sizi
vallâhu (ve allâhu)
ve Allah
gafûrun
mağfiret edendir
rahîmun
rahîmdir, rahmet nuru gönderendir, Rahîm esmasıyla tecelli edendir