وَآتُواْ النَّسَاء صَدُقَاتِهِنَّ نِحْلَةً فَإِن طِبْنَ لَكُمْ عَن شَيْءٍ مِّنْهُ نَفْسًا فَكُلُوهُ هَنِيئًا مَّرِيئًا
ve âtû
ve veriniz
en nisâe
kadınlara
sadukâti-hinne
onların mehirlerini
nıhleten
gönülden koparak, seve seve vermek
fe in tıbne
fakat, eğer razı olarak, hoşnut olarak
lekum
sizin için, size
an şey'in
bir şeyi
min-hu
ondan, onun bir kısmını
nefsen
şahıs, kimse, kendisi
kulû-hu
onu yeyin
henîen
afiyetle
merîan
boğazdan kolayca geçen, afiyetle, rahatça