فَلَمَّا أَنْ أَرَادَ أَن يَبْطِشَ بِالَّذِي هُوَ عَدُوٌّ لَّهُمَا قَالَ يَا مُوسَى أَتُرِيدُ أَن تَقْتُلَنِي كَمَا قَتَلْتَ نَفْسًا بِالْأَمْسِ إِن تُرِيدُ إِلَّا أَن تَكُونَ جَبَّارًا فِي الْأَرْضِ وَمَا تُرِيدُ أَن تَكُونَ مِنَ الْمُصْلِحِينَ
fe
artık, böylece
lemmâ
olduğu zaman
en
muhakkak
erâde
istedi
en yabtışe
yakalamak
billezî (bi ellezî)
o kimseyi
huve
o
aduvvun
düşman
lehumâ
ikisi
kâle
dedi
yâ mûsâ
ey Musa
e
mı
turîdu
istiyorsun
en taktule-nî
beni öldürmek
kemâ
gibi
katelte
sen öldürdün
nefsen
kişi
bi el emsi
dün
in turîdu
eğer istiyorsan
illâ
ancak, sadece
en tekûne
senin olman
cebbâren
cebbar, zorba
fî el ardı
yeryüzünde
ve mâ turîdu
ve sen istemiyorsun
en tekûne
senin olmak
min el muslihîne
ıslâh edicilerden, barıştıranlardan