وَلَمَّا جَاء أَمْرُنَا نَجَّيْنَا شُعَيْبًا وَالَّذِينَ آمَنُواْ مَعَهُ بِرَحْمَةٍ مَّنَّا وَأَخَذَتِ الَّذِينَ ظَلَمُواْ الصَّيْحَةُ فَأَصْبَحُواْ فِي دِيَارِهِمْ جَاثِمِينَ
ve lemmâ
ve olduğu zaman
câe
geldi
emru-nâ
emrimiz
necceynâ
kurtardık
şuayben
Şuayb (a.s)
ve ellezîne âmenû
ve âmenû olan kimseler
mea-hu
onunla beraber
bi rahmetin
rahmetle
min-nâ
bizden
ve ehazet
ve helâk etti, aldı
ellezîne zalemû
zulmeden kimseleri
es sayhatu
sayha, korkunç bir ses
fe asbahû
böylece oldular
fî diyâri-him
kendi diyarlarında, yurtlarında
câsimîne
diz üstü çökmüş olanlar (olarak)