فَلَمَّا جَاء أَمْرُنَا جَعَلْنَا عَالِيَهَا سَافِلَهَا وَأَمْطَرْنَا عَلَيْهَا حِجَارَةً مِّن سِجِّيلٍ مَّنضُودٍ
fe lemmâ
artık olduğu zaman
câe
geldi
emru-nâ
emrimiz
cealnâ
biz kıldık, yaptık
âliye-hâ
onu en yüksek
sâfile-hâ (ceale âliye-hâ sâfile-hâ)
onu en alçak : (onun altını üstüne getirdi)
ve emtar-nâ
ve yağdırdık
aleyhâ
onun üzerine
hicâraten
taşlar
min siccîlin
siccilden (pişirilip sertleştirilmiş kerpiçten yapılmış)
mendûdin
dizilip hazırlanmış, istif edilmiş (veya ardarda gelen)