وَمَا خَلَقْنَا السَّمَاوَاتِ وَالأَرْضَ وَمَا بَيْنَهُمَا إِلاَّ بِالْحَقِّ وَإِنَّ السَّاعَةَ لآتِيَةٌ فَاصْفَحِ الصَّفْحَ الْجَمِيلَ
ve mâ halaknâ
ve biz yaratmadık
es semâvâti
semalar (gökler)
ve el arda
ve yer, yeryüzü, arz
ve mâ beyne-humâ
ve ikisinin arasında olan şeyler
illâ
ancak, başka
bi el hakkı
hak ile
ve inne es sâate
ve muhakkak ki o saat (kıyâmet)
le âtiyetun
mutlaka, elbette gelecek
fasfah (fe ısfah)
artık, müsamaha göster, iyi muamele et
es safha el cemîle
güzel (bir) şekilde yüz çevirmek