وَاتْلُ عَلَيْهِمْ نَبَأَ نُوحٍ إِذْ قَالَ لِقَوْمِهِ يَا قَوْمِ إِن كَانَ كَبُرَ عَلَيْكُم مَّقَامِي وَتَذْكِيرِي بِآيَاتِ اللّهِ فَعَلَى اللّهِ تَوَكَّلْتُ فَأَجْمِعُواْ أَمْرَكُمْ وَشُرَكَاءكُمْ ثُمَّ لاَ يَكُنْ أَمْرُكُمْ عَلَيْكُمْ غُمَّةً ثُمَّ اقْضُواْ إِلَيَّ وَلاَ تُنظِرُونِ
vetlu
ve oku
aleyhim
onlara
nebe'e
haberi
nûhın
Nuh (a.s)
iz kâle
dediği zaman, demişti
li kavmi-hi
kavmine
yâ kavmi
ey kavmim
in kâne
eğer ... ise
kebure
ağır geldi (büyük oldu)
aleykum
size
makâmî
makamım, bulunmam, durmam
ve tezkîrî
ve benim zikretmem
bi âyâti allâhi
Allah'ın âyetleri
fe alâllâhi (alâ allâhi)
artık Allah'a
tevekkeltu
ben tevekkül ettim, güvendim
fe ecmiû
artık, bundan sonra (toplanın) karar verin (icma edin)
emre-kum
işinizi
ve şurakâe-kum
ve ortaklarınız
summe
sonra
lâ yekun
olmasın
emru-kum
işiniz
aleykum
sizin üzerinize
gummeten
bir gam, keder
sonra uygulayın (yerine getirin)
ileyye
ve lâ tunzirûne
ve beklemeyin