وَهُوَ الَّذِي مَدَّ الأَرْضَ وَجَعَلَ فِيهَا رَوَاسِيَ وَأَنْهَارًا وَمِن كُلِّ الثَّمَرَاتِ جَعَلَ فِيهَا زَوْجَيْنِ اثْنَيْنِ يُغْشِي اللَّيْلَ النَّهَارَ إِنَّ فِي ذَلِكَ لَآيَاتٍ لِّقَوْمٍ يَتَفَكَّرُونَ
ve huve
ve o
ellezî
ki o
medde
uzattı, yaydı
el arda
yeryüzü
ve ceale
ve kıldı, yaptı (yarattı)
fî-hâ
orada
revâsiye
dağlar
ve enhâren
ve nehirler
ve min kulli
ve hepsinden
es semerâti
ürünler, meyveler
ceale
kıldı (yarattı)
fî-hâ
orada
zevceynisneyni (zevceyni) (isneyni)
ikili (zıt cinsten eşler) bir çift : (zıt cinsli bir çift (dişi+erkek)) : (iki, ikili)
yugşi
örter
el leyl
gece
en nehâre
gündüz
inne
muhakkak
fî zâlike
bunda vardır
le âyâtin
elbette âyetler
li kavmin
bir kavim için
yetefekkerûne
tefekkür ederler