وَالَّذِينَ آمَنُواْ وَعَمِلُواْ الصَّالِحَاتِ سَنُدْخِلُهُمْ جَنَّاتٍ تَجْرِي مِن تَحْتِهَا الأَنْهَارُ خَالِدِينَ فِيهَا أَبَدًا لَّهُمْ فِيهَا أَزْوَاجٌ مُّطَهَّرَةٌ وَنُدْخِلُهُمْ ظِلاًّ ظَلِيلاً
ve
ve
ellezîne
onlar, olanlar
âmenû
âmenû oldular, îmân ettiler, yaşarken Allah’a ulaşmayı dilediler
amilû es sâlihâti
nefsi ıslah edici, tezkiye edici amel yaptılar
se nudhılu-hum
yakında onları dahil edeceğiz, koyacağız
cennâtin
cennetler
tecrî
akar
min tahti-hâ
onun altından
el enhâru
nehirler
hâlidîne
devamlı kalacak olanlar
fî-hâ
orada
ebeden
ebediyyen
lehum
onlar için vardır
fî-hâ
orada
ezvâcun
zevceler, eşler
mutahharatun
tertemiz, temiz olan, temiz
ve nudhılu- hum
ve onları dahil edeceğiz, koyacağız
zıllen
gölge
zalîlen
devamlı ve güzel gölgeli