فَلَمَّا جَاءهُم بِالْحَقِّ مِنْ عِندِنَا قَالُوا اقْتُلُوا أَبْنَاء الَّذِينَ آمَنُوا مَعَهُ وَاسْتَحْيُوا نِسَاءهُمْ وَمَا كَيْدُ الْكَافِرِينَ إِلَّا فِي ضَلَالٍ
fe
böylece, artık
lemmâ
olduğu zaman
câe-hum
onlara geldi
bi el hakkı
hak ile
min indi-nâ
onun hakkında şüphe yoktur, olmaz
ve vuffiyet
dediler
uktulû
öldürün
ebnâe
erkek çocuklar
ellezîne
onlar
âmenû
âmenû oldular, Allah'a ulaşmayı dilediler
mea-hu
onunla beraber
vestahyû (ve istahyû)
ve (hayy) canlı, sağ bırakın
nisâe-hum
onların kadınları
ve mâ
ve değil, olmadı
keydu
hile, tuzak
el kâfirîne
kâfirler
illâ
ancak, den başka
fî dalâlin
dalâlette, sapıklık içinde