فَتَرَى الَّذِينَ فِي قُلُوبِهِم مَّرَضٌ يُسَارِعُونَ فِيهِمْ يَقُولُونَ نَخْشَى أَن تُصِيبَنَا دَآئِرَةٌ فَعَسَى اللّهُ أَن يَأْتِيَ بِالْفَتْحِ أَوْ أَمْرٍ مِّنْ عِندِهِ فَيُصْبِحُواْ عَلَى مَا أَسَرُّواْ فِي أَنْفُسِهِمْ نَادِمِينَ
fe
işte, böylece
terâ
görürsün
ellezîne
o kimseler, onlar
fî kulûbi-him
kalplerinde vardır
maradun
hastalık
yusâriûne
koşuşurlar
fî-him
onların aralarında
yekûlûne
derler
nahşâ
biz korkuyoruz
en tusîbe-nâ
bize isabet etmesi
dâiratun
olayın dönmesi, zaferin hezimete, musibete dönmesi
fe asâ allâhu
oysa, umulur ki Allâh (cc.)
en ye'tiye bi el fethi
bir fethi, bir zaferi getirmesi
ev emrin min indi-hi
veya katından bir emr
fe yusbihû
o zaman, böylece olurlar
alâ mâ eserrû
gizledikleri şeye
fî enfusi-him
kendi içlerinde
nâdimîne
pişman olanlar