إِنْ أَحْسَنتُمْ أَحْسَنتُمْ لِأَنفُسِكُمْ وَإِنْ أَسَأْتُمْ فَلَهَا فَإِذَا جَاء وَعْدُ الآخِرَةِ لِيَسُوؤُواْ وُجُوهَكُمْ وَلِيَدْخُلُواْ الْمَسْجِدَ كَمَا دَخَلُوهُ أَوَّلَ مَرَّةٍ وَلِيُتَبِّرُواْ مَا عَلَوْاْ تَتْبِيرًا
in ahsentum
eğer ahsen olursanız, ahsen davranırsanız
ahsen-tum
ahsen oldunuz
li enfusi-kum
kendi nefsiniz için
ve in ese'tum
ve eğer kötülük ederseniz, kötü davranırsanız
fe lehâ,
artık onun(dur)
fe izâ câe
geldiği zaman
va'du
vade, zaman
el âhıreti
diğeri, sonraki
li yesûu
fena olması için
vucûhe-kum
sizin yüzleriniz
ve li yedhulû
ve girsinler, dahil olsunlar
el mescide
mescid
kemâ
gibi
dehalû-hu
ona girdiler
evvele
evvel, ilk
merretin
defa, kere
ve li yutebbirû
ve helâk etmeleri için
mâ alev
ele geçirdikleri, üstün oldukları şeyler, üstünlükleri
tetbîren
helâk ederek, mahvederek