وَجَاءهُ قَوْمُهُ يُهْرَعُونَ إِلَيْهِ وَمِن قَبْلُ كَانُواْ يَعْمَلُونَ السَّيِّئَاتِ قَالَ يَا قَوْمِ هَؤُلاء بَنَاتِي هُنَّ أَطْهَرُ لَكُمْ فَاتَّقُواْ اللّهَ وَلاَ تُخْزُونِ فِي ضَيْفِي أَلَيْسَ مِنكُمْ رَجُلٌ رَّشِيدٌ
ve câe-hu
ve ona geldi
kavmu-hu
onun kavmi
yuhraûne
süratle koşarak
ileyhi
ona, yanına
ve min kablu
ve önceden
kânû
idiler
ya'melûne es seyyiâti
kötülük yapıyorlar
kâle
dedi
yâ kavmi
ey kavmim
hâulâi
işte bunlar
benâtî
kızlarım
hunne
onlar
etharu
daha temiz
lekum
sizin için
fettekullâhe (fe itteku allâhe)
artık Allah'a karşı takva sahibi olun
ve lâ tuhzû-ni
ve beni utandırmayın, rezil, rüsva etmeyin
fî dayfî
misafirlerim arasında, yanında
e leyse
değil mi, yok mu
min-kum
sizden, sizin içinizden, sizin içinizde, sizin aranızda
raculun
bir erkek
reşîdun
reşid olan, irşad eden