إِلَيْهِ يُرَدُّ عِلْمُ السَّاعَةِ وَمَا تَخْرُجُ مِن ثَمَرَاتٍ مِّنْ أَكْمَامِهَا وَمَا تَحْمِلُ مِنْ أُنثَى وَلَا تَضَعُ إِلَّا بِعِلْمِهِ وَيَوْمَ يُنَادِيهِمْ أَيْنَ شُرَكَائِي قَالُوا آذَنَّاكَ مَا مِنَّا مِن شَهِيدٍ
ileyhi
ona
yureddu
döndürülür, reddedilir
ilmu es sâati
o saatin ilmi
ve mâ tahrucu
ve çıkmaz
min
den
semerâtin
ürünler, meyveler
min
den
ekmâmi-hâ
onun tomurcukları
ve mâ tahmilu
ve taşımaz, hamile kalmaz
min unsâ
(kadınlardan) bir kadın
ve lâ tedau
ve koyamaz, doğuramaz
illâ
den başka, hariç, olmaksızın, olmadan
bi ilmi-hi
onun ilmi ile
ve yevme
ve gün
yunâdî-him
onlara seslenilir
eyne
nerede
şurekâî
benim ortaklarım
kâlû
dediler
âzennâ-ke (ezene) (âzene)
sana bildirdik, arz ettik : izin verdi : ilân etti, bildirdi
mâ
yok
min-nâ
bizden
min şehîdin
bir şahit