وَإِن طَلَّقْتُمُوهُنَّ مِن قَبْلِ أَن تَمَسُّوهُنَّ وَقَدْ فَرَضْتُمْ لَهُنَّ فَرِيضَةً فَنِصْفُ مَا فَرَضْتُمْ إَلاَّ أَن يَعْفُونَ أَوْ يَعْفُوَ الَّذِي بِيَدِهِ عُقْدَةُ النِّكَاحِ وَأَن تَعْفُواْ أَقْرَبُ لِلتَّقْوَى وَلاَ تَنسَوُاْ الْفَضْلَ بَيْنَكُمْ إِنَّ اللّهَ بِمَا تَعْمَلُونَ بَصِيرٌ
ve in tallaktumû-hunne
ve eğer onları boşarsanız
min kabli
önceden, daha önce
en temessû-hunne
onlara dokunmanız
ve kad
ve olmuştur
farad-tum
size farz kılındı
lehunne
onlar için, onların
farîdaten
takdir edilen (farz kılınan) miktar, mehir
fe
o zaman, o taktirde
nısfu
yarısı
mâ faradtum
sizin farz kıldığınız miktar, mehir
illâ
ancak, hariç
en ya'fûne
affetmeleri
ev
veya
ya'fuve
affeder
ellezî
ki o, kimse
bi yedi-hî
onun elinde
ukdetun
ahid, söz, bağ
en nikâhı
nikâh
ve en ta'fû
ve sizin affetmeniz
akrabu
daha yakın
li et takvâ
takvaya, takva sahibi olmanıza
ve lâ tensevu
ve unutmayın
el fadla
fazl, fazilet
beyne-kum
sizin aranızda
inne allâhe
muhakkak ki Allah
bi mâ ta'melûne
yaptığınız şey(ler)i
basîrun
en iyi gören