وَإِذْ قَالَ إِبْرَاهِيمُ رَبِّ اجْعَلْ هََذَا بَلَدًا آمِنًا وَارْزُقْ أَهْلَهُ مِنَ الثَّمَرَاتِ مَنْ آمَنَ مِنْهُم بِاللّهِ وَالْيَوْمِ الآخِرِ قَالَ وَمَن كَفَرَ فَأُمَتِّعُهُ قَلِيلاً ثُمَّ أَضْطَرُّهُ إِلَى عَذَابِ النَّارِ وَبِئْسَ الْمَصِيرُ
ve iz kâle
ve demişti
ibrâhîmu
İbrâhîm
rabbi
Rabbim
ic'al
kıl, yap
hâzâ
bu
beleden
belde
âminen
emin, emniyetli
verzuk (ve urzuk)
ve rızıklandır
ehle-hu
onun halkı
min es semerâti
meyvelerden
men
kim
âmene
îmân etti
min-hum
onlardan
bi allâhi
Allah'a
ve el yevmi el âhiri
ve sonraki gün, ahiret günü
kâle
dedi
ve men
ve kimse, kim
kefere
örttü, inkâr etti
fe
böylece, o taktirde
umettiu-hu
onu metalandırırız, dünyalık veririz
kalîlen
biraz, az
summe
sonra
adtarru-hu
onu maruz bırakırım
ilâ azâbi en nâri
ateşin azabına
ve bi'se
ve ne kötü
el masîru
varış yeri