وَوَهَبْنَا لَهُ إِسْحَقَ وَيَعْقُوبَ وَجَعَلْنَا فِي ذُرِّيَّتِهِ النُّبُوَّةَ وَالْكِتَابَ وَآتَيْنَاهُ أَجْرَهُ فِي الدُّنْيَا وَإِنَّهُ فِي الْآخِرَةِ لَمِنَ الصَّالِحِينَ
ve
ve
vehebnâ
biz hibe ettik, armağan ettik, hediye ettik
lehu
ona
ishâka
İshak
ve ya'kûbe
ve Yâkub
ve
ve
cealnâ
biz kıldık, yaptık
fî
içinde
zurriyyeti-hi
onun zürriyeti
en nubuvvete
nebîlik, peygamberlik
ve el kitâbe,
ve kitap
ve âteynâ-hu
ve biz ona verdik
ecre-hu
onun ecrini
fî ed dunyâ,
dünyada
ve inne-hu
ve muhakkak ki o
fî el âhıreti
ahirette
le
mutlaka
min
den
es sâlihîne
salihler