مَّا كَانَ اللّهُ لِيَذَرَ الْمُؤْمِنِينَ عَلَى مَآ أَنتُمْ عَلَيْهِ حَتَّىَ يَمِيزَ الْخَبِيثَ مِنَ الطَّيِّبِ وَمَا كَانَ اللّهُ لِيُطْلِعَكُمْ عَلَى الْغَيْبِ وَلَكِنَّ اللّهَ يَجْتَبِي مِن رُّسُلِهِ مَن يَشَاء فَآمِنُواْ بِاللّهِ وَرُسُلِهِ وَإِن تُؤْمِنُواْ وَتَتَّقُواْ فَلَكُمْ أَجْرٌ عَظِيمٌ
mâ kâne
olmadı, değildir
allâhu
Allah
li yezere
bırakır, terkeder
el mu'minîne
mü'minler
alâ mâ
şey (hal) üzere
entum
sizi
aleyhi
onun üzerinde (bulunulan)
hattâ
oluncaya kadar
yemîze
ayırt eder, ayırır
el habîse
kötü
min et tayyibi
temizden, temiz olandan
ve mâ kâne
ve olmadı, değildir
allâhu
Allah
li yutlia-kum
sizi muttali edecek, bildirecek
alâ el gaybi
gaybı, bilinmeyeni
ve lâkinne allâhe
ve lâkin, fakat, Allah
yectebî
seçer
min rusuli-hî
kendi resûllerinden, elçilerinden
men
kimi
yeşâu
diler
fe âminû
o zaman, o halde, îmân edin
bi allâhi
Allah'a
ve rusuli-hî
ve O'nun resûllerine, elçilerine
ve in tu'minû
ve eğer îmân ederseniz
ve tettekû
ve takva sahibi olursanız
fe lekum
o zaman sizin için vardır
ecrun azîmun
büyük ecir, mükâfat, karşılık