فَاصْبِرْ كَمَا صَبَرَ أُوْلُوا الْعَزْمِ مِنَ الرُّسُلِ وَلَا تَسْتَعْجِل لَّهُمْ كَأَنَّهُمْ يَوْمَ يَرَوْنَ مَا يُوعَدُونَ لَمْ يَلْبَثُوا إِلَّا سَاعَةً مِّن نَّهَارٍ بَلَاغٌ فَهَلْ يُهْلَكُ إِلَّا الْقَوْمُ الْفَاسِقُونَ
fasbir
sabret
kemâ
gibi
sabere
sabrettiler
ulûl azmi
azîm sahipleri
min er rusul
resûllerden
ve lâ testa'cil
ve acelecilik gösterme
lehum
onlar için
ke ennehum
gibidir muhakkak ki onlar
yevme
o gün
yerevne
gördükleri
mâ
şey
yûadûne
vaadetti
lem yelbesû
kalmamışlar, ikamet etmemişler
illâ
ancak, sadece
sâaten
bir saat
min nehârin
gündüzden
belâgun
bir tebliğdir
fe hel yuhleku
artık helâk edilir mi, yıkıma uğratılır mı
illa el kavmu
kavimden başkası
el fâsikûne
fasık